11 Aralık 2013 Çarşamba

atlara düş gördüren adam


gökyüzünde sahte yeşillere meydan okuyan kuşlar
bahçesi yasaklı taş yığınları
uzanmış yere ölümünü tamamlıyor ilhami çiçek
silah gerekmez, "bir pencere yeter bana" diyor
9'ta bırakıyor ömrünü, eksikliğin altına bir zemin çekerek
en arka sırada sessizce duran bir şah gibi devriliyor ansızın, gürültüyle
kelimesiz kalıyor yalnızlığı
söz düşüp kırılıyor bundan sonra
kelimesiz kalıyor yalnızlığı
durgunluğuna kan rengi sıçrıyor
siyahları, beyazları gri bir belirsizlik
intihar da bir hastalık gibi düşebilir pencerelerden

28 Kasım 2013 Perşembe

encıla'ya türküler

dokusu kiraz çöpünden, rengi çalmaya beyaz
bir sırrın içinde bin sırrı öğütür encıla
saçı başı yok olmuş yaban elde çürümekten
aldatıcı şakaklarda şafaklar ummuş oysa
sıcak ve huzurlu bir mercan derisi gibi
lanet olsun encıla daha ne söyleyeyim
kıçta durmayan kahpe donu, sağlıksız psykhe emülsiyonu
can evimizi kentsel dönüştürür senin bu mağrur bakışların
tüm sebeplere kapalı bedeninin uğultusundan
kibir taşar boşalır dünyada bir iz bırakmak için
lanet olsun encıla
bir ses bulabildin mi
tüm sesleri karıştırıp o sesi  bulabildin mi
gittiğin yerleri toplayıp bir yere varabildin mi
karmakarışık devinimde soluklandığın vakit
ışıltılı boşluk zihninin tuttukları
bu yüzden  her dokunuşta biraz daha geometrik şeklin
bu yüzden gözlerinde ölü bebekler yüzüyor
bu yüzden
his görünümlü durgunluğun
su görünümlü camdan farksız


5 Ekim 2013 Cumartesi

Papadopulos'a Sesleniş


bayanlar, baylar
vakti gelmiştir artık güneşin özlemini çekmenin
ve özlemini gidenlerin, 'güneşe gömülenler'in

bayanlar, baylar
zamanı zaman yapan devinim
veyahut nihayetli bir bekleyiş
ömürse alt kümesi diyelim zamanın
nerededir ömrümü ömür yapan edim

vakti gelmiştir öyleyse anlama direnmenin

çirkin çocuklar doğurdum size
bayanlar, baylar
bir cinsiyet vermedim onlara sizin gibi
bir ırka doğurmadım
bir topraktan yaratmadım onları
bir dinden üflemedim
onlara, ben onlara
çıldırırcasına bir kızıllık sundum
mum alevinde biriken sulardır gözyaşları
evrensel acısıdır çirkinlikleri
ve de yalnızlıkları

vakti gelmiştir öyleyse bir aynada buluşmanın

tüm gördüklerim dökülüyor gözlerimden birer birer
tüm insanlar dökülüyor dünyadan birer birer
yapımı iki yıl süren bir binanın yanında
bir ağaç yetişiyor kendiliğinden
bir dinip bir diriliyor sevgi
bir bileniyor ki avuçlarımda öfke

bayanlar, baylar
insanın içi nerededir
kuşların kanatlarında
lekeli haritalar
ve kadıköy'de bir sokak
bana baharı anımsatır
ve denize açılan bir sabah
ömrümün en güzel yolculuğudur
iskeleye yanaşınca sular altında kalır
sular altında kalır gökyüzü uzantısı mavi
mutlu denizler boğabilir insanı
bayanlar, baylar
unutunuz bunları

köşeden dönünce izmaritleri takip ediniz
bulutlar toplanır üşürüz
dışarıda yalnız üşüyoruz
Tanju Okan çağırıyor kimseye gidemiyoruz
iyelik eki eksik kadınlar sokaklara dizilmiş
bakarsın devlet bizi de bir gün öldürür
yıl 2013, ekim
aşk konusunda kadınlara
henüz referandum hakkı verilmemiş
Sovyet devriminin ise
üzerinden çok tank geçmiş

bayanlar, baylar
eylül bizi anlatmaya yetmedi
lütfen aranızdan biri ayağa kalkıp kendisi için ağlasın
hiçbir mevsim bizi anlatmaya yetmedi
bir soru hasıl olmuş özne diye beni bulmuşlar
zarflar masanın üzerinde öylece duruyor
ne bileyim ben nasılım
galiba bu kış sonu adımı ruhi
soyadımı bey yapacağım

vakti gelmiştir öyleyse
safları sıklaştırın
bir sigara daha yakalım fırtınaya rağmen





10 Ağustos 2013 Cumartesi

padam padam

insafsızca yırtılıp gözlerinden sarılıyorsa bir parça şiir bomboş gözlerime
ve ardından dökülüyorsa dudakların dudaklarıma
sorma
adı yok bu çağın
zamanda yitip gitmişliğin aranışıdır biraz, saatler tarafından
genç bir kızın ilk öpüşme hayalidir
bir elin başını okşar kürt bir çocuğun
diğeri barış arar sokaklarda
kapılar açılır
yüreğimizin merdivenlerinden iner
sevgiyi nesnelleştirme düşüncesi
ve Mozart'ın ölüm geldiğinde aklına
bastığı tuştur sensizlik düşüncesi