27 Haziran 2014 Cuma

anestezi ertesi

iyi şiirler diler adriez
yavan hayatını götüne sok der
köprüaltı travmalarını yeniden besle
zihnin spazmlı bölgede mahsur
kahpe dolambaçlarıyla ruhunu bükecek aşk
gök histerik ağrılarla yeniden boyanacak
ve kürtajla doğacak gün bu sefer
tüm şifalı aldanışlar katliama meyilli
iyi şiirler diler adriez
yaşam soluğumuza iğneler dikecek der
renkler bir bir terk edecek nesneleri
bozuk bir aynada dünya seyrelecek
ve çürümüş gözleriyle insanlık
burnunun dibiyle seyredecek olup biteni
iyi şiirler, iyi şiirler
kafanı çarptığın yerden
kanlar fışkırıyor yoksa
dünya bu sefer acımızı mı üstlenecek
yatağını topla, sayıları topla
kafanı topla
iyi şiirler diler adriez

24 Haziran 2014 Salı

günümüz şiiri

şehrin bir yanında insanlar asılıyor kamil abi
bir yanı kör
renkli geçitlerle uğurluyor günü
tozlu bir geçmişe üflüyorum kimi zaman
kimi zaman vazolarla süslüyorum orayı
içimin atlasında kaybolmuş topraklar
hiçbir isim geçmiyor artık boğazımdan
göğsümde yaşattığım çürük anılarla
şehrin bir yanında insanlar bağırıyor kamil abi
yavan bir acıyla diğer yana koşuyorum
gök artık kendini yerde buluyor
basit bir düzende kırılıyorum
parçalarımı bir arada tutarak
şehrin bir yanı kan ağlıyor kamil abi
bir yanı sağır
ve renkli geçitlerle saklıyor hüznü


23 Haziran 2014 Pazartesi

hissiz söyleni

bodrum katında çıldırış
insanın içi bodrum katı
insan içinde çıldırır
biraz
bazen
dehşetle
oraya inen oldu
lambalarını kırdılar üstelik
ben bir balık larvası gibi bakakaldım
gözlerim acıdı bunları görmekten
ellerim önce onu buldu
sonra takılı kaldı dikenli tellere
renkli bir patırtıda bunlar seyrediliyordu
-bana bir renk vermeye çalışıldıkça siyaha döndüm
anne
yorgunuz
buluta binip gidelim

22 Haziran 2014 Pazar

seyir

tütsülenmiş bir özlem hangi yolun levhasıdır
yollar canım
hangi şehrin kararlısı
sarılmışım ağıtlarımı teselli ederim
yepyeni bir çağa bir ses gibi inerek
tanrıyı bir baba gibi gözardı ederek
bekleyerek canım
bekleyerek çizeceğim ruhumun üst basamaklarını
kalbimde oraklarla kazılmış yerlere
çiçekler dikeceğim

4 Haziran 2014 Çarşamba

mengenenin boşluğu

havadar bir sıkıntı
uzun bekleme salonu bir geceden
başsız bir çocukla doğuyor gün
ve yerin dibine batıyor sanki
doğa bize pek bir güzellik katmadı
şarabı doğadan saymaz isek eğer ki
ihlasından sual olunur tanrım, neyleyelim
gün beynimi kertenkeleye döndürüyor

havadar bir aşk
eskimez demişiz biz oysa
bir mektup telaşla yıpranmış gözler önünde
dehşete düşmüş sayın tüm bakanlar
hayretler arasında bir uçurumdan aşağı
sepet uzatıyor figen yenge

havadar bir yalnızlık
sur perçinliyor kaleyi
yükseldikçe uzaklaşıyor yalnız
ve uçamamayı rızkta adilik sayıyor
kaybettiği penceresini yerde bularak

havadar bir cinayet
sözlerin arasında dolanan anaforlar
birazdan kendilerini sahva bırakacaklar
masadaki yasın bu dünyada yeri yok
karanlık bir oda yanarak aydınlanıyor
tazelenecekse gökyüzü
ve demli çaylarınız
buruşturup atın bu kaltağı