I.
Yağmurlar geri dönüyor işte göğün bir kabahati yok
Zihnimin harabelerini tırmalamaya başladığımda
Bir tek ellerimi kesmiyorum
Tanrıya daha fazla kurban verebilmek ve taptaze duaları ellerimde tutabilmek için
O vakit, Cernunnos bana fısıldar fısıldamaz
Gölün bozuk mavi sularına koşup
Üzerime kırmızı bir Lotus Çiçeği geçiriyorum
Ki yeniden doğmak için temiz adımla
Ki dünya, umulmadık bir anda gökyüzünden, yeniden fışkıracak
Kendimi gölün dibindeki en karanlığa gömüyorum
Ki bozmak için oranın bekaretini
Ki ilk kanatlarımı artık
Burada
Ve yeşil
Ve doğuruyorum
II.
Kanatlarım beni doğurmadan milat yaşındaydım
Doğdum, kıyamet yaşına
Anne adım yazıldı
Baba adım silindi
Ve bir mızrak benim için Kabe'ye gönderildi
Ben hiçbir şey görmedim, gözlerim yoktu
Ben her şeyi gördüm, gözlerim yoktu
Suda bir ışıkla süzülene dek
Tüm dünya kehribarca soluktu
III.
Artık en kazın, buradayım, kesif ve tek
Suda sönmeyen güneşe kendimi gizledim
Ve yolum, hiçbir varış getirmeyecek artık
Erittiğim yüzümü saklamayı başardım
Şimdi her bir tutsağın kılıcı belirecek alnında
Ve orada
Yine
Elbet güller de yağacak
IV.
Suyun yüzüne çıktığımda
Hür ve kutsal olmalıydım
Çünkü annemin rahmini kavanoza koydular
Gördüm, gözlerim vardı
Sonra bunu sustum, ağzım vardı
Sonra zaten hiçbir şey, hiçbir şey doğurmuyordu artık
Her bir yerimi kilitledim durdum
Her bir yerimi kilitledim, durdum
Kendimi doğmamak ve doğurmamak üzere
Bir meskende acz buldum
V.
4 Mayıs 2016 Çarşamba
13 Nisan 2016 Çarşamba
katil kumpanya
SAHNE-1
Önce:
ses sendeliyordu boşlukta süzülürken
kelime inceliyor ve sarmallar halinde
bir odanın tam içi neresiyse
oraya kendini çiziyordu
biz soluk alıyorduk sadece sakindik
soluğumuz sarmallara takılıyordu sürekli ama aynı ritimdeydik
yüzey neyi gerektiriyorsa yapıyor
somut neyi ketliyorsa yutuyorduk
burada bir ev yok
burada bir ev yok
burada bir ev yok diye bağırıp çıkacaktık birazdan
ama bu bağır-çık'ları
bu hesapsız
bu nicelsiz
ve katli vacip
bu yıkım sancısını
ve asla bir kan pıhtısı gibi dağılmadan
doğuracak o zamanı
saatlerde bulamıyorduk
SAHNE-2
Şimdi:
tüm krizleri kusmuk olarak atıyorum artık
sürekli tekrarladığım o dua
burada biri yok
burada biri yok
burada biri yok
haydi çocuklar sizi parka asmaya götürüyorum
ki anlatın
anlatın
anlatın
burada birinin olmadığını
SAHNE-3
Sonra:
biz nerede duruyoruz önce bunu soracaklar
bir fare deliği mi yoksa,
kapıyı kapatır mısın
ses duydum
bir japon kafasını oyuyor sandım
sonra içlerinden birini üzerimize salacaklar
yüzünü dön
döndün mü
sen kimsin
biri çoğullaşarak bedenimizi kazıyacak
nereye gidiyoruz,
bilmiyorum
birileri çekim eklerini toplayıp kaldırıyor
çoğulları çoğaltıp cenazemizi taşıyacaklar
ki yorulmasın kimse-biri yorulmasın-ölü yorulmasın
iyi niyetlerini mendillerine sarıp
uykularında
her gün
tanrılara
-son-
Önce:
ses sendeliyordu boşlukta süzülürken
kelime inceliyor ve sarmallar halinde
bir odanın tam içi neresiyse
oraya kendini çiziyordu
biz soluk alıyorduk sadece sakindik
soluğumuz sarmallara takılıyordu sürekli ama aynı ritimdeydik
yüzey neyi gerektiriyorsa yapıyor
somut neyi ketliyorsa yutuyorduk
burada bir ev yok
burada bir ev yok
burada bir ev yok diye bağırıp çıkacaktık birazdan
ama bu bağır-çık'ları
bu hesapsız
bu nicelsiz
ve katli vacip
bu yıkım sancısını
ve asla bir kan pıhtısı gibi dağılmadan
doğuracak o zamanı
saatlerde bulamıyorduk
SAHNE-2
Şimdi:
tüm krizleri kusmuk olarak atıyorum artık
sürekli tekrarladığım o dua
burada biri yok
burada biri yok
burada biri yok
haydi çocuklar sizi parka asmaya götürüyorum
ki anlatın
anlatın
anlatın
burada birinin olmadığını
SAHNE-3
Sonra:
biz nerede duruyoruz önce bunu soracaklar
bir fare deliği mi yoksa,
kapıyı kapatır mısın
ses duydum
bir japon kafasını oyuyor sandım
sonra içlerinden birini üzerimize salacaklar
yüzünü dön
döndün mü
sen kimsin
biri çoğullaşarak bedenimizi kazıyacak
nereye gidiyoruz,
bilmiyorum
birileri çekim eklerini toplayıp kaldırıyor
çoğulları çoğaltıp cenazemizi taşıyacaklar
ki yorulmasın kimse-biri yorulmasın-ölü yorulmasın
iyi niyetlerini mendillerine sarıp
uykularında
her gün
tanrılara
-son-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)